
‘’Kötü olmak için buradayız!’’*


Grafik tasarım eğitimi alıp, endüstriyel ile self-promosyonel iş farkını yeni öğrendiğimiz zamanlardı. Tibor Kalman ismiyle, Grafikerler Meslek Kuruluşu’nun Grafik Tasarım Üzerine Yazılar Dergisi’ni uygularken tanışmıştım. Kendisi, Budapeşte doğumlu bir Amerikalı. İyi tasarımın süpermarket vitrininden mal alır gibi olmaması gerektiğini savunan bir şovenist idi. Bireylerin milliyetlerini düşünmelerinin de kötü olduğunu düşünen, tasarımın evrenselliği ilkesine sarılan bir grafik tasarımcı, dergi editörü, bir duayen. Kazara tasarımcı olan Kalman, grafik tasarımın kendi başına bir hedef değil, bir sonuca varmak için kullanılan bir araç olduğunu anlatıyordu. Acemi tasarımcı günlerimizde, müşteri temsilcilerinin marka siparişlerini bitmez revizelerle getirdikleri günlerde, bu adamın anarşist tavrı zihnimde şimşekler çaktırmıştı. Kalman, endüstriyel çarkta zamanla ‘‘Tasarım sadece bir daktilodur. Tasarımcı bir daktilocudur ve kâğıt parçası da ürünüdür.’’ diyebilme noktasına geliyor.



Tibor Kalman, dergicilik tarihinin en iyi veya en çok etki yaratmış dergilerinden biri olarak gösterilen Benetton sponsörlüğündeki Colours Dergisinin de editörlüğünü yapmıştır.
Derginin tüm kapaklarına bu linkten erişebilirsiniz.
https://www.benettongroup.com/en/media-press/image-gallery/colors-magazine/colors-covers/
Biz onun dediğinden ne anladık, onun bu fikrini ajansta nerelerde uyguladık… Bu kısma şimdilik girmeyeceğim. Ama özetle iyi olmak için değil, doğruyu yapmak; gerektiğinde hayır demek için buradayız ilkesini ondan öğrendik.
Kötülük sıradanlaşırken ‘iyi’ olanı yaratmak nasıl mümkün olacak?
X kuşağı olarak konvansiyonel günlerdeki bu anlayışı, Y kuşağı ucundan yakaladı, havayı birazcık kokladı. Z ve Alfa kuşağı ise tam da dijital dünyaya doğdu. Teknoloji ne kadar gelişse de, kötülüğün sıradanlaştığı bu dünyada hep birlikte zorlaşan koşulları sadece izlemiyor, yaşıyoruz. Bu paranoya, ‘bir şeyleri kaçırdım’ telaşıyla panik ataklarımızı tetikliyor. Uyaranların abartılı fazlalığı, konsantrasyonumuzu zorlaştırıyor. Tüm bu zorluklar, yaratıcı endüstride sürekli mucizeler yaratma beklentisini doğuruyor. İstikrarsızlık, aidiyetsizlik ve mekansızlık dağları büyütüyor. Standartlaşan kötülük ve kabalık, ruhumuzu kemiriyor.
Ama işte tam da bu noktada, yaratıcılığımız devreye giriyor! Onca fenalık içinde iyiliği tercih eden taraftayız. Deneyimimizle yönlendiriyor, sabrımızla direniyor, yeteneğimizle parlıyor ve fark yaratıyoruz. Vicdanımızla kötülüğe hayır diyebildiğimiz günler olsun!
*Bu söyleşinin teması, Tibor Kalman’ın San Antonio Teksas’taki Amerikan Güzel Sanatlar Enstitüsü’nde düzenlenen 7 Kasım 1989 tarihli konuşmadan alıntılanıp Print Dergisinde değiştirilerek yayınlanan söyleşiden alıntılanmıştır.